Yola çıkacak kişinin ilk aşması gereken şey kendi yerleşikliğidir, demiş Oruç Arouba. Yoğun bir çalışma temposunun ardından üç haftalık bir gezi için doğrusunu söylemek gerekirse bu sözün muhatabı olmadım desem yalan olur. İlk kez yurt dışına, üstelik araçla ve üstelik İran’a… Belki de biraz daha az iddialı bir yerle başlamalıydım. Fakat bu düşünceler zihnimde belli bir süre yoğrulduktan sonra hiçbirinin aslında benim düşüncelerim olmadığına kanaat getirdim. İran’a gideceğimi duyan ve beni az da olsa tanıyan herkes dahi bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Belli ki birilerinin insanları yönlendirmesi gayet kolay oluyor günümüzde. İlerleyen kısımlarda da okuyacağınız gibi atomu parçalamak ön yargıları parçalamaktan kolay.

Bu düşüncelerle yola çıktığımda İstanbul’dan beri 1200 km’yi geride bırakmıştım. Yol uzun olunca düşünmek için çok da zaman oluyor. Üstelik geçtiğim topraklarda binlerce yıl önce yazılmış türküleri de dinlerken aslında bestekârının ne demek istediğini görerek anlamak nefisti. Sanırım bu dizeler başka bir şekilde de anlatılamazdı.

Read More


Dubai’den altı arkadaşı Türkiye ve dünyanın çeşitli yerlerine gönderdikten sonra geldiğimiz noktada yine kısıtlı bir zaman, görülmesi gereken bir komşu ve bitirilmesi gereken projeler mevcutken hangi arada derede uçak biletini alıp yollara düştüm hatırlamıyorum. Bir yolculuğun en zevk veren kısmı, düşünceden icraata geçip karar verme aşaması ile ilk adımı attığınız vakte kadar geçen süredeki tüm planlar ve programlar olmalı sanırım. Ulaşılması gereken hedef aslında insana bir şey katmıyor, o hedefe varırken yaşananlar bizleri olması gerektiğimiz noktaya ulaştırıyor. Aslında hepimiz hayatımız için onca şeyi düşlerken ne kadar basit ve “kıyıda” yaşadığımızın farkına varamayabiliyoruz. Her şey aslında bir ekmek lokmasının boğazınızı dört dakika kadar tıkaması ve çevrenizde kimse olmaması kadar basit, ama küçücük bir et yumağı iken dünyadaki insanların kaderlerini değiştirebilecek bir lider olma sürecine gidesiye kadar karmaşık… Uzun yolları aşıp uzak diyarlara gidip gelen tüm dostlarımın hayatlarını sonrasında ne kadar basitleştirdiklerini görünce, yolun insana ne kadar çok şey kattığını ve hedefe varmaktansa yolda olmanın daha önemli olduğunu öğreneli beri hayatımdan epey bir kişi geçmiş; Araç’ta, Şiraz’da, Tebriz Dağları’nda, Pokhara’nın ılık gecelerinde dostlarla geçirdiğimiz harika saatlerin bir diğeri için şimdi Ürdün’deyim.

Sıkıcı bir yolculuktan sonra vardığım Amman’da kalacağım otelin sürücüsü Khalid, Allah’tan oldukça hoşsohbet çıkmıştı da elli dakikalık havaalanı – otel transferinin nasıl geçtiğini anlamadım. Ertesi gün planları çarçabuk yapılırken bir de baktık Jerash yolundayız.

Read More


“Ne kadar güzeldir Beyrut? Tarifi yoktur. Beyrut ancak Beyrut kadar güzeldir. Beyrut kadar harabe, Beyrut kadar görkemli ve Beyrut kadar gizemlidir.

Beyrut’ta yapılan her şey yalnızca Beyrut’a özgüdür. Beyrutça’dır. Bir şehir düşünün ki, her aklına estiğinde İsrail uçaklarınca bombalansın, yıllardır kıran kırana geçen bir savaşta her binası, her yerleşim yeri silah ve top mermileriyle delik deşik olsun, ama yine de Beyrut kadar güzel kalsın. Güzelliği ancak yine kendisiyle betimlenebilsin.”

Read More


2010’un yaklaşık 4/5’ini otellerde geçirdikten sonra kendimi yine bir otel odasında buldum. Otel odaları, ne kadar lüks ve rahat olursa olsun insana yaşadığı yerin rahatlığını sağlamıyor. Bunun nedeni belki de insanların buraya gelip geçici yerleşmeleri, belki de “aidiyet” mevhumundan yoksun olmaları… Her halükarda son 5 ayın rüzgâr gibi geçmesi, 2010 için Ermenistan, Suriye ve Gürcistan planları yaparken kendimi bir anda Dubai’de bulmam ve burada tanıştığım dostlarla ani yapılan bir plan sonucu Nepal’e gitmemiz, hepsi de zamanın göreceliğini ispatlayan olaylarmış gibi geliyor. Bu vesile ile yapılan planların, en azından başkalarını da hesaba katan planların içerisinde en büyük aktörün bir anlamda kader olduğunu da kabul etmemiz, belki başımıza gelen olaylara daha soğukkanlı yaklaşmamızı sağlar.

Read More


Islamic finance, which is mainly an asset-based structure of financing in compliance with Shari’a principles, has rarely been so frequently on the agenda of the world financial system thanks to the current financial crisis. Investors looking to move from a speculative and profit-based financial system to a much more risk sharing and control-driven system can look to Islamic finance as a safe haven. However, the integration of Shari’a principles (or at least a tentative to do so) into the financial system gives rises to problems that are multi-dimensional in terms of their political, economics and social aspects.

From a regulatory perspective, most of the time it results in trying to fit a square peg into a round hole and both regulators as well as institutions face a difficult job. Interim solutions using Islamic finance instruments may create a sort of walking dead full of band aids who will collapse if someone pokes too hard.

Read More


Suç kaynaklı gelirlerin global ekonomiye penetrasyonu için sürekli değişik ve yaratıcı yöntemlerin geliştirilmesiyle, kara para aklama suçu ve tespiti, gün geçtikçe daha önemli bir hale gelmektedir. Bu anlamda özellikle bilgiye hızlı ve kolay bir şekilde erişimin sağlanamadığı ülkelerde kurulan şirketler, kara para aklama suçu açısından paravan olarak kullanılabilmektedirler. Bu durumun farkında olan Financial Action Task Force (FATF), geçtiğimiz şubat ayında üye ülkelere yönelik önerilerinde güncellemeye gitti. Daha önceki versiyonda da yer alan tüzel kişilerde ve yasal oluşumlarda şeffaflık maddelerinin kapsamı genişletilerek, henüz böyle bir sisteme sahip olmayan veya sadece çok temel bilgileri sağlayan ticaret sicillerine sahip ülkeler için bir tüzel kişinin veya yasal oluşumun tüm ortak ve direktörlerine ilişkin bilgi sağlayacak ticaret sicillerinin kurulması zorunluluğu getirilmiştir.

Read More


While the world is becoming more integrated with all its crises, problems and merits, nothing can be outside the scope of global integration in terms of financial markets. Compared to previous decades, financial system conversion is much more comprehensive regarding developments in information technologies and transportation. However, no income is earned without a cost. Inherited risks of the financial system do not disappear, but evolve. Money laundering is just one important aspect of the current global financial system, which affects Islamic financial business.

Read More


Islamic finance institutions are very young compared to their conventional equivalents; however their products have come a long way in a short period of time. Idiosyncratic issues of Islamic finance may also result in the profitability and coverage of niche markets. United Arab Emirates (UAE) is one of the leading Islamic finance bases throughout the world, thanks to its proximity to various international finance markets as well as having a top-rated financial center, Dubai International Financial Center (DIFC).

Read More


Bildiğiniz gibi bir süredir İstanbul Finans Merkezi (kısaca İFM) adıyla gayet geniş kapsamlı bir proje tartışılıyor. Buna göre yerli ve yabancı finansal kuruluşların İstanbul Ataşehir’de 3.5 yıl içerisinde kurulacak olan ve yaklaşık proje maliyeti 4.5 milyar lira olarak bütçelenen bir merkezde toplanması öngörülüyor. Gerek bir finansal merkezin ne demek olduğunu bilen gerekse bu projeyle ilgili az da olsa bilgisi olan herkesi oldukça heyecanlandıran İstanbul Finans Merkezi fikri, acaba beklenen etkiyi yapacak mı? Bunu ancak Merkez tam anlamıyla faaliyete geçtikten sonra değerlendirebileceğiz. Benim bu yazıma konu olacak husus ise İFM’nin web sitesi aracılığıyla kamuoyuna sunulan bilgiler üzerinden giderek, bende oluşturduğu – hadi kaygı demeyelim de! – izlenimleri paylaşmaktan ibarettir. Bir vesile ile bu projenin alt komisyonlarından birinden bilgi almış ve uluslararası bir finans merkezinde çalışan biri olarak naçizane izlenimim, bu projenin Türk usulü klasik “ben yaptım oldu” zihniyetiyle devam ettirildiğini düşündürmektedir.

Read More


Nijo Kalesi ve park

Her ne kadar sabah geç uyanıp Kyoto’ya öyle gitmeyi planlasam da sabah yedi buçukta cinli gibi ayaklanıp JR’ın ekspres treni ile otuz dakikada Kyoto’ya vardım. Gelir gelmez, “Odaya dörtten önce almayız” diyen otel yöneticilerinin zoruyla şehri gezdim. Nijo Kalesi Kyoto’nun simgelerinden… 17. Yüzyılda yapılmış kalenin içindeki ahşap zemin, birilerinin geldiğini haber vermesi için selviden yapılmış, buna da singing woods demişler. Tavanda ise harakiri (seppuku) yapan samurayların anısına 870 samurayın kanıyla boyanmış bir ahşap mevcut. Bu ahşabın üzerinde el izleri veya öldükten sonra yere düşmüş bir insan figürü gibi çeşitli işlemeler görebilirsiniz. Japonya’da eski yapılarda, bilhassa bu yapıların çatılarında selvi ağacının kullanımı çok yaygın. Özellikle eski dönemlerde Kiso Vadisi’nde yetişen selvi ağaçları ikametgâh ve benzeri yapıların kullanımında dayanıklılığı sebebiyle çokça kullanılmış. Bu kadar değerli bir maddenin kesimi de elbette izne bağlıymış, izinsiz kesimlerde ağaç başına bir kelle alındığı da rivayet ediliyor! İçeride mazideki yaşama ait birçok canlandırma mevcutsa da, fotoğraf çekmek yine yasak olduğundan buradan bir fotoğraf çekemedim.

Read More