Finansal Okuryazarlık İhtiyacı


“Ekmek yapmayı fırıncıya bırak, yarısını çalsa bile” düsturunun egemen olduğu Türkiye topraklarında bir işin ehli tarafından yapıldığına şahit olmak, belli başlı sektörler haricinde oldukça zor. Fen edebiyat mezunu olup bankada kariyer yapabileceğiniz, ziraat fakültesinden çıkıp alakasız bir devlet kurumunda memur olabileceğiniz, hatta alanında doktoranız olsa bile iş bulamayıp esnaf olabileceğiniz yegâne ülkedir herhalde Türkiyemiz. Hâl böyleyken bir alanda uzman olup başka alanlara kayanlarda oluşan genel kültürün, iş para kazanma ve yönetme işine geldiğinde çuvalladığını görmek oldukça sıradan. Bırakın bu örnekleri, bir bankanın bütçe biriminde çalışıp “ay sonunu getiremiyorum” serzenişini de duyduktan sonra artık herhalde ölsem de gam yemem. Çare ise finansal okuryazarlık. Çocukluktan beri para piyasalarının içinde olan bir insan olarak, başkalarının mesleki alanları beni ne kadar ilgilendirmiyorsa benim mesleğim de başkalarını o derece ilgilendiriyor.

Hayatını idame ettirip hem ihtiyaç hem isteklerine ulaşabilecek parayı kazanmak, kazandığı parayı korumak, koruduğu paranın üzerine yeni para eklemek üç farklı alandır ve üçünün de risk getiri yaklaşımı birbirinden farklıdır. Osmanlı’dan kalma ganimet ekonomisi kavramının halen zihinlerden silinemediği Türkiye’de bankacılık sektörü, yurt dışı rakiplerinden ürün çeşitliliği olarak geride olsa da teknoloji ve operasyon açısından oldukça ileride fakat nüfuzu halen uluslararası standartların altında (yani bankalar ülkenin her yanına her vatandaşına erişemiyor). Öte yandan borsa diyince kumar, dolar diyince vatan haini, altın diyince düğün, faiz diyince haram anlaşılan bir kültürde de bundan fazlasını (şimdilik) beklemek haksızlık olur. Sık sık sermaye piyasalarının sığlığından dem vuran sektör temsilcilerinin ve devlet büyüklerinin bu konuda adım atmaması, finansal okuryazarlığı örgün öğretim bünyesine dâhil etmeyişi ise takdire şayan (!)

Her ne kadar kriptoparalar için hazırlansa da finansal enstrümanların psikolojik etkisi aşağı yukarı böyledir (coin-turk.com’dan alınmıştır).

Hâl böyleyken gemisini kurtarmak da kaptanlara kalıyor. Senelik ve altı aylık dönemlerde baştan başa değişim geçiren (!) eğitim sistemimizin genel bir bakış açısı verip detayları kişisel gelişime bırakması nedeniyle, geleceğinizi ilgilendiren en önemli kavramlardan biri olan finansal okuryazarlık kavramı da kişisel ilginize kalıyor. Eğer ekonomi ve finans alanında herhangi bir deneyiminiz yoksa ve aylık kazandığınız parayı rasyonel şekilde değil de idinizin o anki teşvikine göre harcıyorsanız muhtemelen emeklilik dönemlerinde, şimdi emekli olarak hayatını idame ettirmeye çalışan kişilerle aynı kaderi paylaşacaksınız demektir. Bu böyle olmak zorunda mı? Tabii ki değil. Aşağıdaki konularda gerek mevcut kitapları gerekse eğitimleri takip ederek sizin de mal varlığınızı koruyup üstüne bir şeyler eklemeye başlamanız mümkün. Bu şekilde hem dünyadaki en soyut kavramlardan biri olan “para” kavramının ne olup ne olmadığını anlayacak, yüzünüze gülüp cebinize göz diken zamane iğvâlarına karşı uyanık olacak, hem de finansal krizlerin neden çıkmak zorunda olduğunu ve ekonominin sadece parasal ilişkileri değil psikolojik ve sosyolojik öğeleri de içerdiğini idrak edeceksiniz.

teknik analiz

Teknik analiz tartışmalı bir konu olsa da bir finansal enstrümana nerede girilip enstrümandan nerede çıkılacağı konusunda fikir verebilir (tabii yukarıdaki ekranı herkesin en ince detayına kadar bilmesi de gerekmez).

Burada bizim sektöre genel bir eleştiri olarak ekonomi & finans alanında eğitim alıp çalışan kişilerde dahi finansal okuryazarlığın ezber seviyesinin ötesinde ol(a)madığını ve sıklıkla hatalar yaparak kendilerini zor duruma düşürdüklerine şahit olduğumu da eklemem gerekiyor. Bunu da lisans eğitiminin kişisel düşünce ve mesleki altyapı oluşturmadan çok ezberle-geç mantığı ile alınmasından ve piyasanın çok boyutlu yapısını ihmal edip işin psikolojik yönünün küçümsenmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. O koca koca plazalarda havalı eğitimlerden geçmiş yatırım analistlerinin, günlük trade ile yolunu bulmaya çalışan kişilerin nasıl panik yaparak yanlış kararlar aldıklarını görseniz şaşarsınız. Bu durum tabii ki finansal okuryazarlığı yeni öğrenen bir beyin için avantaj.

İkinci paragraftaki parasal durumunu koruma ve geliştirmeyi kendine prensip edinen birinin, en az aşağıdaki konularda bilgi ve deneyim sahibi olması gerekir:

  • Para kavramı,
  • Bütçe, gelir-gider dengesi,
  • Paranın zaman değeri, borçlanma, enflasyon,
  • Risk kavramı,
  • Yatırım kavramı ve fizibilite, yatırım ürünleri (menkul, gayrimenkul, emtia vs),
  • Tasarruf,
  • Bankacılık sistemi,
  • Sigorta sistemi,
  • Davranışsal finans,
  • Temel mikro ekonomi,
  • Temel makro ekonomi.

Esasen finansal okuryazarlık kavramı zorunlu eğitimin bir parçası olmalı, kişilere gelirlerini nasıl yönetmeleri gerektiği ve alternatifleri öğretilirken bu biraz da devlet politikası ile desteklenmeli (örneğin gelecekle ilgili kararlarının bir kısmında kişi inisiyatif kullanabilmeli, bu anlamda Bireysel Emeklilik Sistemi’ni faydalı buluyorum –ismini değil ama–). Devletin geçmişten bugüne her şeyden kendini sorumlu hissedip vatandaşları zorla tasarrufa yönlendirmesi, bu anlamda bir ters tepki yaratabileceği gibi malum nedenlerden ötürü verimsizliği de körükler. İnsanların kendi yaptıkları işte biraz daha dikkat göstereceğini varsayarak, kişisel geleceğini planlama yaklaşımının bir kısmını kişinin iradesine bırakmanın daha uygun olacağını düşünüyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: